İran ile İsrail arasında bir süredir devam eden gerilimin doğrudan silahlı çatışma haline dönüşmesiyle birlikte bölge için gerilim seviyesi açısından yeni bir risk faktörü oluşmuş oldu. 13 Haziran 2025 tarihinde İsrail’in İran’ın nükleer programını hedef aldığını beyan ederek İran’a başlattığı saldırılar, İran tarafından doğrudan İsrail şehirlerinin hedef alındığı misilleme saldırılarıyla bir süre devam etti.
Bununla birlikte, gelinen noktada her ne kadar gerilim nispeten sönümlenmiş olsa da söz konusu doğrudan çatışma hali, İran ve İsrail arasında kara sınırının bulunmaması, etkisini kaybetmesine rağmen Arap ülkelerinde varlığını düşük seviyede devam ettiren vekil unsurlar ve konum itibarıyla İran’a oldukça yakın olan körfez ülkelerindeki Amerikan üslerinin hedef olabilme ihtimali gibi hususlardan dolayı bir bölgesel krize dönüşme riskini hala taşıyor. Ateşkes oldukça kırılgan.
Nitekim bahsedilen risk faktörlerinden birisi İran’ın doğrudan doğruya Katar’ın başkenti Doha yakınlarındaki ABD üssünü vurmasıyla gerçekleşti. Fakat bu durum, en azından şimdilik kaygıların aksine silahlı çatışma halini sönümlendiren son tasarruf gibi gözüküyor. Bir başka deyişle; neden bu saldırı ile bölgedeki gerilim beklenenin aksine hafifleme eğilimine girdi? Bu durumun esas sebeplerinden biri Katar’ın silahlı çatışma halinin mağduru olduğu halde bile arka planda müzakere masasını kurma politikasını takip etmeyi tercih etmesi olmalıdır.
Katar: Müzakereyi önceleyen bir aktör
İran’ın Katar hava sahasına yönelik gerçekleştirdiği saldırının hemen akabinde Katarlı yetkililerin öne çıkardığı beyanlardan birisi Katar’ın kendisine yöneltilen saldırılara karşılık kendini savunma hakkı olduğuna ilişkindi. Nitekim bu türdeki beyanlar sonrasında bazılarınca daha önceden risk faktörü olarak kabul edilen durumlardan birisinin gerçekleşmesi sebebiyle bölgesel gerilimin hızlıca ve kontrolsüz şekilde daha da artması bekleniyordu. Çünkü; İran’ın körfez ülkelerinden birisindeki ABD üslerini hedef alması İran ile İsrail arasındaki silahlı çatışma halini bölgeye yayabilecek bir etken olarak tahmin edilmekteydi. En azından şimdilik; önceki haline göre kırılgan ateşkes şartları altında da olsa gerilimin daha kontrollü bir hale evrildiği görülüyor.
Beklentilerin aksine silahlı çatışma halinin nispeten daha hafif bir hale evrilmesinin temel sebeplerinden birisi Katar’ın çatışma halinin mağduru olduğu durumda dahi müzakere masasını kurma yönündeki teşebbüsleri olmalıdır. Esas itibarıyla İran ile İsrail arasındaki gerilimin yükselişe geçmesi Körfez ülkelerinin tamamı tarafından stratejik enerji kaynaklarının hedef alınabilme ve Hürmüz Boğazı’nın kapatılabilme ihtimallerinden dolayı endişeyle takip ediliyordu. Bu gerekçeyle de çoğu Körfez ülkesi tarafından iki ülke arasındaki gerilim ateşkes çağrılarıyla birlikte takip edildi. Bununla birlikte Katar’ın Körfez ülkeleri arasında ateşkes masasını kurma konusunda somut adım atan ya da atabilecek tek aktör olduğunu burada vurgulamak gerekiyor.
Devlet politikası olarak arabuluculuk
Geçtiğimiz dönemde Katar’ın hem uluslararası hem de ulusal krizlerin çözümünde etkili bir arabulucu olarak rol aldığı biliniyor. Önceki sene ABD ile Taliban arasındaki görüşmeler ve ABD ile İran arasındaki yüksek profilli esir takası gibi durumlar ilk gruba giren örneklerdir. Öte yandan; Katar’ın ulusal problemlerin çözümünde de aktif rol alabildiği görüldü. Bunun en güncel örneği Lübnan’da 2 seneyi aşan cumhurbaşkanlığı krizi ve akabinde hükümetin tesisi sürecinde Lübnanlı aktörler arasında iletişimin Katar tarafından sağlanmış olmasıdır.
Müzakere çağrıları ve pratikteki bu çalışmalar bir devlet politikası niteliğini kazanmış vaziyette. Bunun da ötesinde bahsedilen politikanın yazılı bir hukuk kuralı olarak da düzenlendiğini burada belirtmek gerekir. Dolayısıyla hukuki açıdan arabuluculuk Katarlı yetkililer için bir görev ve politika beyanı niteliğini taşıyor.
Katar, yıllardır uyguladığı arabulucu olma ve taraflar arasındaki ihtilafları çözme politikasını bir anayasal güvence kapsamına almıştır. Anayasanın 7. Maddesi oldukça ilgi çekicidir. İlgili düzenlemeye göre;
Devletin dış politikası, uluslararası anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesini teşvik ederek uluslararası barış ve güvenliğin güçlendirilmesi ilkesine dayanır, devlet halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkını destekler, halkların iç işlerine karışmaz ve barışsever uluslarla iş birliği yapar.
Kırılgan ateşkesin mimarı katar
Önceki günlerde, ABD başkanı Trump tarafından ilan edilen kırılgan ateşkesin arka planında Trump ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in yanı sıra Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed es-Sani ve Katar başbakanının olduğu Washington Post gibi pek çok yayın organına yansıdı. Kamuoyuna yansıyan bu haberlerden İran ile ABD arasındaki temas kanallarının Katar üzerinden işletildiği anlaşılıyor. Yani taraflar arasındaki dolaylı iletişimin sağlanması Katar’ın aldığı rolle gerçekleşmiş olmalı.
Esas itibarıyla söz konusu durum Katar Başbakanı tarafından da açıkça beyan edildi. Önceki gün Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam ile bir araya gelen Katar Başbakanı es-Sani ABD’nin İran ile müzakerelerde Katar’dan arabuluculuk talep ettiğini söylemişti.
Öte yandan, Trump’ın ilan ettiği kırılgan ateşkesin hemen sonrasında İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın da Katar Emiri ile telefonda görüşerek sürece katkılarından dolayı teşekkür ettiği medyaya yansıdı. Medyaya yansıyan habere göre; İran halkı ve hükümetinin, Katar’ın İran’a yönelik dostane ve kardeşçe tutumlarının tamamen farkında olduğunu belirten Pezeşkiyan, işbirliği için Katar Emiri’ne teşekkürlerini iletmişti.
Görüldüğü üzere; İran ile İsrail arasındaki gerilim devam ederken, bu gerilimin bölgeye yayılması endişesi vardı. Bu endişe çeşitli sebeplere dayandırılıyordu. Bunlardan birisi de İran’ın Körfez ülkelerindeki ABD üslerini hedef almasıydı. Bu risk faktörü gerçekleşmiş olmasına rağmen, en azından şimdilik taraflar arasındaki gerilimin kapsamı ve boyutu hafiflemiş durumda. Bu durumun arka planında yatan sebeplerden birisi Katar’ın arabuluculuğu bir hukuki yükümlülük olarak çatışma halinin mağduru olduğu konumda bile yürütme politikası olmalıdır. İlerleyen günlerde; İran ile İsrail arasındaki tansiyonun şiddetlenmesi mevcut kırılgan ateşkes kapsamında ihtimal dahilindeyse de Katar’ın müzakere zemini arayışlarının devam etmesi de beklenebilir.
Bu yazı ilk olarak Fokusplus websayfasında 28.06.2025 tarihinde yayımlandı.
Yorum Yaz